بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
۞ إِنَّ ٱلۡإِنسَٰنَ خُلِقَ هَلُوعًا ١٩
Hakıykat insan, hırsına düşkün (ve sabrı kıt) yaratılmışdır.
إِذَا مَسَّهُ ٱلشَّرُّ جَزُوعٗا ٢٠
Kendisine şer dokundu mu feryadı basandır,
وَإِذَا مَسَّهُ ٱلۡخَيۡرُ مَنُوعًا ٢١
ona hayır dokununca da çok cimri dir.
إِلَّا ٱلۡمُصَلِّينَ ٢٢
(22-23) (Fakat şunlar) öyle değil: Namaz kılanlar ki onlar namazlarına devam edenlerdir.
ٱلَّذِينَ هُمۡ عَلَىٰ صَلَاتِهِمۡ دَآئِمُونَ ٢٣
(22-23) (Fakat şunlar) öyle değil: Namaz kılanlar ki onlar namazlarına devam edenlerdir.
وَٱلَّذِينَ فِيٓ أَمۡوَٰلِهِمۡ حَقّٞ مَّعۡلُومٞ ٢٤
(24-25) Mallarında sâil ve mahrum için belli bir hak tanıyanlar,
لِّلسَّآئِلِ وَٱلۡمَحۡرُومِ ٢٥
(24-25) Mallarında sâil ve mahrum için belli bir hak tanıyanlar,
وَٱلَّذِينَ يُصَدِّقُونَ بِيَوۡمِ ٱلدِّينِ ٢٦
ceza (ve hisab) gününün doğruluğuna inananlar.
وَٱلَّذِينَ هُم مِّنۡ عَذَابِ رَبِّهِم مُّشۡفِقُونَ ٢٧
Bir de (şunlar): Rablerinin azabından korkanlar.
إِنَّ عَذَابَ رَبِّهِمۡ غَيۡرُ مَأۡمُونٖ ٢٨
Ki onlar filhakıyka Rablerinin azabından garantili değildirler.
وَٱلَّذِينَ هُمۡ لِفُرُوجِهِمۡ حَٰفِظُونَ ٢٩
(29-30) Şunlar da (öyle): Karılarından, yahud sağ ellerinin mâlik olduklarından başkasına karşı utanacak yerlerini saklayanlar. Çünkü onlar (bunlar Hakkında) kınanmış değildirler.